MEDYALAB - 3. SAYI
2 0 21 21 20 ad consulius prox mendend inerese clut auc tam sed furniceri conihilii patuuspes! Icis sediendi fici sena, us.iu quius niciste Fes arbit fatque esiliae que et demquas tioneni mmorari co mus, quem elum cis. Ce es etEgeremoe ndacenicit, num nox sinem us, que patquem oraOcultuius; es? Olius achucon ordit. Itam averobse tur aus seniam ad norum me clerdin rei es aut ves ad con- sulius pro o, se clut auc tam sed furniceri conihil- ii patuuspes! Icis sediendi fici sena,quius niciste dest porte, morae adente, nox spimus habem pror adhum obse nihicut estum pro- ra? Equem dit; iam sulvivirtem, con se nosti, consulic me nos plica puliistes de ad comnis es auc virmium haesti, quam, Publicus pon- siditem sum prit iam turi potam medo, sen- atquam mihin se auc resta m. Castri culvivi teris. Ad Cas halium prae vit C. Ex ma, quo Catusqu iturbit. Maritium te lar, camlarından süzülen ışık ve dergâhı ısıtan odun ateşinden faydalanılmıştır. İncelediğimiz diğer dizilerdeki zikir sah- nelerde kullanılan kamera teknikleri Galip Efendi’nin sahnelerinde de benzer olarak kullanılmıştır. Özellikle halka halinde Galip Efendi’ye doğru yaklaşan müritler üst açıdan çekilerek gül imgesi verilmek ist- enmiştir. Zikrin başlangıcında sabit olarak tripot üzerinde kullanılan kamera zikrin ritminin artmasıyla birlikte steadicam yardımıyla hareketli hale gelmiştir. Uyanış Büyük Selçuklu (2020): Yusuf El Hamedani 2020 yapımı olan Türk Televizyon dizisi Uyanış Büyük Selçuklu yayınları- na TRT’de devam etmektedir. Dizini bu sene ilk sezonu yayınlanmaktadır. Diz- inin konusu Büyük Selçuklu İmparator- luğu’nun devlet yapısını, siyasi olaylarını, savaşlarını, Sultan Melikşah ve oğlu Sencer’in hayatını ele almaktadır. Dizinin dışında tarihi kaynaklara bakıldığında daha sonradan tahta geçecek olan Sul- tan Sencer, Yusuf Hemadani’ye bağlılığını göstermiştir. Yusuf Hamedani ‘’Hoca- ların hocası’’ olarak anılmaktadır. Yusuf Hamedani dizide herkes tarafından se- vilen, devletin en üst noktasından en alt tabakasına kadar saygı duyulan bir din adamı olarak karşımıza çıkmaktadır. Savaşçı bir yiğit olan Sencer, dizinin ilk bölümlerinden bu yana Yusuf Hemadani ile güçlü bir bağ kurmaktadır. Dizide Sencer, Yorgos tarafından yaralar alır ve uçuruma atılır. Selçuklu askerleri ve Kınık Obası Sencer’i arasa da onu Yusuf Hemadani bulur. Ağır yaralar alan Senc- er’i tedavi etmek isteyen Yusuf Hemed- ani, Sencer’in boynundaki Sultanlık mührünü görür. Hamedani eliyle Senc- er’in göğsüne dokunur ve ‘’Ya Hay, Ya Hay, Ya Hay, Ya Hay’’ zikrini söylemeye başlar. Sencer o sırada rüyasında zikir ya- pan insanları ve kendisini kurtaran Yusuf Hamedani’yi görür. Zikirde diğer dizil- erdeki din adamlarında olduğu gibi Hz. Peygambere ve sahabelerine kasideler söylenmektedir: Ya imamerrusli ya senedi Ente babullahi mutemedi Febi dünya ya vel ahireti Ya resulallahi huz biyedi Ahmedim ahmed ceddim muhammed Bulurlar rahmet aşk meydanında Hazreti bekir dilinde zikir Daima şükür aşk meydanında Hazreti ömer faruk-ül beşer Hu diyip döner aşk meydanında Hazreti osman camiul kur’an Okunur heran aşk meydanında Hazreti ali cübbesiz veli Allah’ın arslanı aşk meydanında (Uyanış Büyük Selçuklu. 7’nci Bölüm Zikir Sahnesinde söylenen zikrin sözleri) Böylelikle zikir sahnesinden son- ra kendisine gelen Sencer ile Yusuf He- madani arasında ilk bağ kurulmuştur. Yusuf Hemadani Sencer’in zor zaman- larında yanında olmuş onu manevi yol- culuğa almış bir yandan da devlet için önemli olan kutsal emanetleri ona ver- miş devletin vazifelerini onun omzuna yüklemiştir. Yusuf Hemadani bilge kar- akter olarak karşımıza çıkmaktadır. Devletin zor zamanlarında devlete in- sanlar yetiştirmiş, ilmi sorunlarında çözüm bulmuştur. Yusuf Hemadani’nin kostümlerinde; kumaş elbise, sarığının üstüne yeşil bir bez, uzun bir hırka kul- lanılmıştır. Dergâh sahnelerinde sarı tonları ve koyu tonlar seçilmiştir. Loş bir aydınlatma yapılmış mumlardan, yanan odun ateşinden ve dergâhın camlarından süzülen ışıklardan yararlanılmıştır. Müzik seçiminde ise def, ney ve kasidelerden yararlanılmıştır. Yusuf Hemadani’nin bu- lunduğu sahnelerde kamera alt açıdadır. Zikir sahnelerinde kamera ilkin tripot üstünde sabit iken daha sonra zikrin artmasıyla birlikte steadicam yardımıy- la hareketle hale dönmüştür. Özellikle müritlerin birbirlerine yaklaşmasında kamera üst açıdan zikir halkasına doğru yaklaşmıştır. lar, camlarından süzülen ışık ve dergâhı ısıtan odun ateşinden faydalanılmıştır. İncelediğimiz diğer dizilerdeki zikir sahnelerde kullanılan kamera teknikleri Galip Efendi’nin sahnelerinde de ben- zer olarak kullanılmıştır. Özellikle halka halinde Galip Efendi’ye doğru yaklaşan müritler üst açıdan çekilerek gül imgesi verilmek istenmiştir. Zikrin başlangıcın- da sabit olarak tripot üzerinde kullanılan kamera zikrin ritminin artmasıyla bir- likte steadicam yardımıyla hareketli hale gelmiştir. İnsanların toplumda başkalarıyla olan etkileşimi zamanla statü ve rol gibi kavramları ortaya çıkarmıştır. Toplumlar, bireysel durumlarını anlamlandırmak için bu tanımlamalara başvurmuşlardır. Statü başkalarıyla geliştirilecek iliş- kinin niteliğini belirlerken, rol ise belirli bir toplumsal statüye sahip bireylerin beklenen davranış kalıplarını ifade et- miştir. Toplumsal alanın bir parçası olar- ak görülen dini alan belirli statü ve rol modellerin çevresinde şekillenmiştir. Hoca, imam, müftü, şeyh, seyit, şerif, molla ve âlim gibi kavramlar, dini statü olarak ülkemizde de görülür. Dinler- in kuralları belirli zamanlarda toplumu idare biçimi olarak devletler tarafından uygulanmıştır. Osmanlı devletinde de görülen bu yapı Şeyhülislam olarak tay- in edilen din görevlileri tarafından uy- gulanmıştır. Osmanlı toplumunda ilmiye sınıfından beslenen dinî bürokrasinin temel aktörleri (kadı, naib, subaşı, müftü vb.), dinsel alanın dışında sosyal ve ekonomik alanlarda da siyasal merkez politikalarının uygulayıcısı konumunda idiler (Okumuş, 2005: 109). Osmanlı il- miye sınıfı çoğunlukla Tasavvuf eğitimi de almıştır. Abdülkerîm el-Kuşeyrî göre Hz. Peygamber’in sohbetinde bulu- nanlara sahâbe, sahâbenin sohbetinde bulunanlara tâbiîn, onların sohbetinde bulunanlara tebeu’t-tâbiîn gibi unvanlar verilmiş, daha sonra dinin hükümlerine büyük bir dikkatle riayet edenlere “âbid” ve “zâhid”, zamanla ortaya çıkan bid‘at- lara karşı Ehl-i sünnet seçkinlerinin her an Allah’la birlikte olma ve gafletten sakınma gayretlerine II. (VIII.) yüzyıldan itibaren tasavvuf denilmiştir (a.g.e., I, 52-53) (TDV İslam Ansiklopedisi, 2011; s 119-126 ). Tasavvufun silsile yoluy- la Hz. Peygambere dayandırılan, dinin fıkıh, kelam, ahlak ve tasavvuf olmak üzere oluştuğu inancını taşıyan Mu- tasavvıfların yolu olarak ortaya çıktığı düşülmektedir. 2015 yılında, Diyanet İşlerinin düzenlediği II. Uluslararası Dini Yayınlar Kongresi Sonuç Bildirisi yayım- lanmıştır. Bildirinin 2’nci, 3’üncü, 7’nci ve 8’inci maddelerinde Türk dizilerinde yer alan din adamlarının nasıl anlatılması gerektiği hakkında öneriler sunulmuş- tur. Özellikle din adamının temsilinde TRT’nin büyük bir sorumluluk taşıdığı bildiride yer almıştır. Bildiride yer alan aşağıdaki ifadeler konumuz açısından önemlidir: “Sesli ve görüntülü yayınlarda din; içinde yaşadığımız toplumu ortak idealler etrafında birleştiren, aile yapısını koruyan, toplumu huzura götüren yönüyle ele alın- malıdır. Dinin bireysel yönünün yanı sıra toplumsal ve evrensel yönünün de vurgu- lanmasına önem verilmelidir. Bu yapılırk- en didaktik anlatıma dayalı programlar yerine, hayatın içinde ve tabiî akışında var olan din, günümüz insanına hitap edecek seviyede bir dil ve üslûpla, Kur’an-ı Ker- im ve Sahih Sünneti esas alan, tarihî ve kültürel değerlerimizi kucaklayan, millî birlik ve beraberliğimizi sağlayan bir an- layışla işlenmelidir. Sesli ve görüntülü dinî yayınlarda, ülkemizin ilâhiyat, iletişim ve sanat alan- larındaki birikimi ile TRT ve özel kanalların deneyimleri bir araya getirilerek, yurt içi ve yurt dışındaki vatandaşlarımıza yönelik uygun yayın politikaları belirlenmelidir. Bu yapılırken, telif hakları hususunda da gerek- en hassasiyet gösterilmelidir. Yıllardan beri Hollywood filmlerin- in büyük bir kısmında din adamları say- gın, kültürlü ve uzlaştırıcı bir tiplemeyle karşımıza çıkarken Türk sinemasında kaba, gerici, yobaz, hurafelerle örülmüş, toplumun ahlâkî ve estetik değerlerini hiçe sayan bir din adamı imajının oluşturulması, toplum- da saygı duyulan imajının aşındırılmasına yol açmakta; dolayısıyla din adamına karşı takınılacak tavrın dine de olumsuz yaklaş- maya dönüşmesine sebep olmaktadır. Bu itibarla Millî Mücadele konulu filmlerde, din adamlarının düşmanla işbirliği yapan vatan haini insanlar olarak gösterilmesi, bazı bölgelerimizde yaşanan kadının ezilm- işliği, törelerden kaynaklanan birtakım trajik durumların İslâm’ın gereğiymiş gibi filmlerde yansıtılması; dinin, çağdaşlığın karşıtı bir sunumla verilip din adamlarının da bilim ve sanata karşı çıkan, gerici, yobaz, üfürükçü olarak takdimi asla kabul edilemez. Bundan sonra yapılacak filmlerde, zihinlerde mevcut kötü imajın silinerek, din adamının toplumla barışık, hayatın her saf- hasında halkla iç içe olan, onların sorunlarıy- la yakından ilgilenen; bilgili, görgülü, kültürlü ve saygın, sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik yardım hizmetlerindeki fonksiyonel kişiliği gözler önüne serilmeli, dinî mesajlar daima çağın, yaşadığımız tabiî hayatın içinden ol- malıdır. Bu itibarla din görevlisini doğru bir şekilde filme aktaracak senaristlerin, cami eksenli din hizmetleri gibi araştırmalardan haberdar olması ve kendilerinin de bu konu- da yeterli gözlemler yapması gerekmektedir (Ali Bardakoglu, II.Uluslar Arası Dini Yayınlar Kongresi, 05-07 Kasım 2004; II.Uluslar Ar- ası Dini Yayınlar Kongresi, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2005) Sonuç olarak, 2010 yılından son- ra TRT dizilerinde din adamı temsilinde din adamları ‘’bilge, yol gösterici, yoldaş ve rehber ‘’ karakterler olarak karşımıza çıkmışlardır. Zikir sahnelerindeki kaside ve def kullanımı, kostüm seçimlerinde kumaş elbise, hırka ve sarık tercihleri, kamera kullanımında alt açı ve üst açı kullanımı, karakterlerin söylemleri, kar- akterlerin olduğu sahnelerdeki ışık kul- lanımları, mekân seçimleri vb. unsurlar dizilerde aynı özelliklerde yer almıştır. Kahramanın yolculuğu ile benzer özel- likler taşıyan tasavvuftaki süluk yolcu- luğu dizilerde içi içe konu edilmiş, hem zahiri hem de manevi yolculuklar olarak anlatılmıştır. medya ve din
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy Mzc2MDc5