MEDYALAB - 3. SAYI

3 0 31 31 30 amacıyla var olan fırsatı değer- lendirme çabasında. Din adamlarının medyada- ki temsilini nasıl değerlendirirsin- iz? Bu değerlendirmeyi yaparken, haberleri, dizileri ya da sinema filmlerini düşünebilirsiniz? Benim için çok geniş bir yelpazesi var bu kavramın. “Din adamı” ifadesinin yerine manevi- yat gönüllüsü, İslam ve Kur’an sevdalısı demeyi tercih ediyorum. Bu ifade ile baktığımda bir din gönüllüsü; içinde bulunduğu- muz zaman diliminin gerekliliğine uyum sağlamalı. Teknolojinin bize sağladığı imkanları çok iyi takip edip uygulamalı. Müstesna bir din olan İslamiyet’in tüm güzel- liklerini 7’den 70’e herkesin an- layabileceği yalınlıkta, netlikte anlatmalı, iletişim becerisi yüksek olmalı, global olayları ve değişken- leri takip etmeli, mutlaka yabancı dil bilmeli ki katıldığı uluslarar- ası platformlarda etkin olabilsin. Hitap ettiği topluluğa ahlakıyla, yaşam tarzıyla örnek olabilmeli, insanlara verdikleri tavsiyeler, kendi hayatının öncelikleri arasın- da olmalı ki söylediğiyle yaptığı doğru orantılı olsun. Günümüzde iletişimin en önemli kanallarından biri sosyal medya ve bence “çağımızın din gönüllüsü” sesini, söylemlerini, dualarını duyurma- da ve insanlığı iyiliğe, doğruluğa, güzel ahlaka yönlendirmede, teş- vik etmede sosyal medyayı yer- inde ve etkin kullanmalı. Son zamanlarda sosyal me- dyada gençlerin deizm ya da at- eizm hakkında “cesur” çıkışlarını görüyoruz. Sizce sosyal me- dya dini inanç ya da gelenekler bağlamında tehditkâr bir yapı mı? Kısacası, İslamdini geleneklerinin sosyal medya aracılığıyla erozyo- na uğrayabileceğini düşünüyor musunuz? Sosyal medyayı bahset- tiğiniz çıkışlar için kullanıyorlar evet ama burada sosyal medya bir araç. Seslerini daha çok kitl- eye duyurmakta etkili ama bu tercihin oluşumunu sosyal me- dyaya bağlayamayız. Gençler neden deizm ya da ateizme yöneliyor, niye bu yolu benimsi- yor? Eksik olan nedir? Bu durum sadece ülkemizde değil dünyada da neyin yansımasıdır? Öncelikle bu sorulara cevap aramalıyız diye düşünüyorum. Sosyal medyanın hayatımıza sunduğu kolaylıkların yanı sıra birçok alanda olumsuz etkilerinin de olduğu hepimizin bildiği bir gerçek. Ancak dinimiz ve değerlerimiz istismar edilmeden, saptırılmadan, doğru anlatıldığı sürece sosyal medya aracılığıyla erozyona uğrayabileceğini düşün- müyorum. Dinin dogmatik yapısı- na karşı sosyal medyada sürek- li şekillenen/değişime uğrayan kimlikler, kültürler görüyoruz. Din/inanç bu değişime ayak uy- durmak zorunda mı? Bu ilişkiyi nasıl değerlendirirsiniz? Buna bağlı olarak new age akımların ortaya çıkışında sosyal medyada ne derece etkili olabilir? Sosyal medya birçok alanda algıları değiştirdi ve her geçen gün değiştirmeye devam etmekte. Bu sanal dünya, içi boş ve temeli bel- li olmayan, ilim ve bilimden uzak şekillendirilmiş kavramları da san- ki büyük bir değişim ve yenilik gibi sunabilmekte insanlara. Din ve dini değerler bu değişime ayak uy- durmak zorunda değil tabi ki. Al- lah’ın insanlara bildirdiği ayetlerin kaynağı nettir ve tektir. İnsan ol- manın erdemi, insanın maddi ve mana aleminde nasıl yol izlemesi gerektiği, çizgisi, duruşu Kuran’da anlatılmıştır. Elbette teknolojinin sunduğu sonsuz imkanlardan fayda sağlamak gereklidir. Doğru platformlarda, eğitimli, donanım- lı hocaların, akademisyenlerin ve resmi kuruluşların paylaşımları topluma ışık sağlar. Bu sorunuzu modernist bakışa alternatif olarak ortaya çı- kan yeni dini oluşumlar, popüler kültür, küreselleşme ve postmod- ernizm çerçevesinde daha kap- samlı değerlendirmek gerekir. Yeni dünya düzenine hizmet için yeni çağ akımı servis edildi ve yeni dünya düzeni kapsamında yeni çağ başlangıcı adı altında sahteka- rlıklar sunuldu. Dini değerlerin medya aracılığıyla gençlere aktarımın- da kurumlar ne gibi roller üstle- nebilir? Medya okuryazarlığı ya da çeşitli eğitimler bu konuda yardımcı olabilir mi? Bu sorunuza farklı bir soruya cevap vererek başlamak istiyorum. “İyi Müslüman nasıl ol- malıdır?” sorusunun tek ve kesin doğru yanıtı Kuran-ı Kerim’de yer alır. O bizim rehberimizdir. “İnsan” röportaj olabilmenin tarifi Kuran’ın içinde- dir. Dolayısıyla İslam’ın öğretilerini ve Kuran’ı sadece gençliğe değil tüm insanlığa en doğru, en an- laşılır şekilde anlatabilmek başta Diyanet Başkanlığı’nın sorumlu- luğundadır. Bu yola gönül vermiş diğer kurumlar ve kişiler için de çok ciddi sorumluluk, bilgi ve biri- kim gerektirir. Bu aktarımı yapark- en yaşamımızın bir parçası haline gelen medyanın rolü ve etkisi yadsınamaz. Son olarak bu dergiyi okuy- acak kişilere söylemek istediğiniz ya da iletmek istediğiniz bir me- saj var mı? Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Allah’a yemin ederim ki, sizler iman et- medikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız.” Sevgi, insana bahşedilmiş, yaradılışında var olan en eşsiz duygu. Gönlünüzü sevgi- yle doldurun. Özünüzü güzel kılın ki sözünüz de güzel olsun. Fesat- lıkları, hainlikleri, yalanı, kıskançlığı bırakın, çıkarın hayatınızdan. İyilik yaparak temizleyin gönlünüzü. Pırıl pırıl, aydınlık olun ki etrafınıza da ışık saçın. Bunu yaptığınız- da ne kadar sade ve huzurlu ol- acaksınız görün bakın. Her şeyin sahibi Yüce Rahman’a sonsuz bir teslimiyetle bağlanın. O sizi her zaman doğruya götürecektir. Gençlerimiz, daima okusunlar, zi- hinlerini bilimle, ilimle doldursun- lar. Yılmadan, imtihan dünyasında pes etmeden, sabırla, disiplinle ilerlesinler. Kendilerini geliştirebil- mek, ileriye taşıyabilmek için fırsat yaratsınlar. Temeldeki sabır, azim, istek, mücadele ve cesaret, başarı getirir. Şunu da unutmasınlar; Kainatın mayası sevgidir, iyiliktir. Kainatın mayası duadır, güzel te- mennilerdir. Medeniyetle manevi- yatı birleştirsinler. Yolları, kalpleri her daim açık olsun, güzelliklerle dolsun. Allah’a emanet olsunlar. Kültürel Çalışmalardan Dini Medya Okuryazarlığına: Etken izleyicinin Kazanması GerekenYetkinlikler Kitlelerin medya aracılığıyla verilen mesajı özümsediği ve hayatı- na yansıttığı üzerine edilgen bir iz- leyici profili birçok iletişim kuramcısı tarafından savunuldu (Horkeimer ve Adorno, 2006; Esser ve Donsbach, 2008). İletişimi düzlemsel bir çizgide ele alan kuramcılar toplulukların di- rekt olarak medya mesajlarından et- kilendiğini ortaya koymaya çalıştılar. Edebiyat geleneğinden etkilenen İngiliz Kültürel Çalışmaları’nda ise bu bakış açısı terkedildi. İzleyici gördüğü her şeyi olduğu gibi anlayan ve ona karşı bir direnç göstermeyen kitleler olarak görülmedi. Bu yak- laşım, izleyici araştırmalarına yöneli- mi arttırırken, izleyicilerin neyi nasıl alımladığı üzerine de düşünülmesini sağladı. Nitekim, izleyiciyi bir okur olarak gören ve ilk üretilen anlam- ların dışında anlam çıkarabileceğini düşünen kuramcılar, izleyicilerin sonsuz çeşitliliği içinde çalışmalarını sürdürdüler. İzleyiciler farklı kültürel ve ekonomik arka plana sahip gru- plardan oluşmaktadır. Her birim- izin bir medya metninden anladığı, bir diğerinden farklı olabilir. İngiliz Kültürel Çalışmalar Temsilcisi Stu- art Hall (2000), geliştirdiği kodla- ma-kodaçımı modeliyle, izleyicil- erin belirli medya metinlerini farklı şekillerde okuduğunu ortaya çık- ardı. Ona göre 3 okur tipi vardır: muhalif, müzakereci ve egemen okur. Egemen okumada izleyici me- dya metnini olduğu gibi kabul eder. Ona karşı herhangi bir dirençte bu- lunmaz ve gelen enformasyonu old- uğu gibi özümser. Makalenin daha sonrasında bahsedeceğimiz medya okuryazarlığının önemi de burada ortaya çıkar. Medya metinlerini old- uğu gibi okuma/anlama dezenfor- masyona karşı izleyici zayıf duruma düşürür. Bir diğer okuma türü ise müzakereci okumadır. Bu okuma tipinde, izleyici medya metinlerini kısmen olduğu gibi kabul eder an- cak ona karşı bir duruş geliştirebilir, sorgulayabilir ve bir kısmını kabul ederken diğer kısmına eleştirel yaklaşabilir. Muhalif okumada ise medya metinlerini eleştiren bir iz- leyiciden bahsedilir. Metne karşı yargılayıcıdır ve okur kendi an- lamını kendi çıkarır. Stuart Hall’ın ortaya koyduğu ve daha sonra David Morley (1980, 2003) ve Ien Ang (1985) gibi kuramcıların da altını çizdiği ve birçok kez sınama imkânı bulduğu yaklaşım, izleyi- ci araştırmaları için büyük önem taşır. Hepimiz iyi birer medya okuryazarı mıyız? İzleyiciye güç atfeden yaklaşımlarla beraber medya okuryazarlığı da önemli hale gel- di. İzleyicinin medya okuryazarlığı konusundaki eğitimi ve farkın- dalığı onun medyada gördüklerine direkt olarak inanmasının ya da özümsemesinin önüne geçebilir. Nitekim, medya metinleri çoğu zaman dezenformasyon içeren, ırkçı ve cinsiyetçi öğeler barındıran bir yapıda olabilir. Medyanın dijitalleşmesiyle beraber içerik üretebilen izleyicil- erin (prosumers) ortaya çıkması medya metinlerinin çok daha kon- trolsüzce yayılabilmesine olanak sağladı. Bu durum çevremizde ar- tan enformasyon bombardımanı altında neyin ne kadar doğru ya da yanıltıcı olduğu sorununu ortaya çıkardı. Bunun yanında daha az dillendirilen ancak en az bir önce- ki cümlede bahsi geçen nedenler kadar önemli olan sorun; hepimiz- in kendini iyi bir medya okuryazarı zannetmesidir. Her birimiz lised- en, üniversiteden ya da çeşitli okullardan mezun olarak her şeyin farkında iyi medya okuryazarları olarak kendimizi görme eğilimind- eyiz. Ancak durum her zaman böyle olmuyor. Özellikle medya eğitimini almış ve yıllarını medya sektöründe harcamış insanlar dahi farkında olmaksızın ırkçılık ve ne- fret söylemini medya metinlerinde yeniden üretebiliyor ya da meşru medya ve din Arş. Gör. Tugay Sarıkaya bir dil haline getirebiliyorlar. Bu değerlendirmeler ışığında medya okuryazarlığı eğitimi kadar farkın- dalıklar da büyük önem taşıyor. Medya metinlerinde ne- fret söylemi ve ırkçılığın en çok yaşandığı konulardan biri de din ve inançlar. Özellikle Irak ve Şam İslam Devleti (DEAŞ)’nin saldırıları ve bunu İslam adına yaptıklarını iddia etmeleri, doğrudan ya da dolaylı olarak bunun medyaya yansıması dünya genelinde İslama- fobi’nin yükselişine neden oluyor. Bunun yanında, laiklik tartışmaları ve Alevi-Sünni ikilemi üzerinden Alevilerin dinsiz olduklarına yöne- lik söylemler medyada sıkça yer alıyor. Buna paralel olarak, özel- likle bir dönem başörtüsü ile geri- cilik arasında bağlantı kurulması ve siyaset içindeki insanların dini terimleri ve temaları oy kazana- bilmek için kullanmaları medya- da dinin algılanış ve işleyiş biçimi üzerinde büyük etki yaratıyor. Öte yandan Yahudi karşıtlığı üze- rinden antisemitizm de son zam- anlarda medya metinlerinde sıkça görülüyor. Tüm bunların ötesinde, medya araçlarının çeşitlenme- si ile dini alanda otorite oluştur- mak isteyen çeşitli kişi, kurum ve düşünce kuruluşları kendi an- layışlarından dini ve dini içerikleri yorumlayarak takipçi ve izleyici toplamak istiyorlar. Hal böyle ol- unca, medya okuryazarlığı düşük kimseler farklı medya metinleri arasında kaybolabilir ve bu metin- lere karşı müzakereci ya da muha- lif bir okuma geliştiremezler. Konu hassas olan inançlar olunca birey- ler medyada her gördükleri dini bilgileri sorgulamaktan kaçınarak olduğu gibi kabul etmek eğilimine giriyorlar. Bu noktada dini bilgiler ve inançlar kulaktan dolma, her- hangi bir gerçekliği bulunmayan açıklamalarla şekillenebiliyor. R Ö P O R T A J

RkJQdWJsaXNoZXIy Mzc2MDc5