MEDYALAB - 3. SAYI

8 9 9 8 Medya ve Din: Yeni Bir Dünya Kurma Vizyonu Doç. Dr. Aybike Serttaş & Doç. Dr. Hasan Gürkan M edya, farklı dinleri gördüğümüz ve an- ladığımız çerçeve ya da pencerelerden biridir. Medya tarafından dinin çerçevelenmesi iki büyük kategoride görülebilir; bu kategorilerden ilki haber ve gazete- cilik kategorisidir. İkincisi, yeni dijital ve sosyal medya dâhil olmak üzere gazetecilik dışı, eğlence medyası kategorisidir. Medyada din her zam- an ele alınması zor bir konu olarak görülmüştür. Gazetecilerin çoğu din konusunda eğitilmemiştir ve mu- habirler, yayıncılar ve editörler ar- asında dinin her zaman tartışmalı olacağına dair korkular vardır. Din, gazetecilik tarafsızlığının tartışma- ların çeşitli “taraflarını” ele almak- tan geldiği fikri de dâhil olmak üzere bazı temel varsayımlara meydan okur. Dinler, tıpkı siyasetin yaptığı gibi “taraflara” kolayca uymaz. Din, ilham, aşkınlık ve öbür dünya ile il- gili olduğu için de bir sorundur; gazetecilerin maddi, somut ve şim- diki zamanda kalması beklenir. Din karmaşıktır; pek çok din vardır ve kesinlikle karşılaştırılamazlar. Bu nedenlerden dolayı medya profesy- onelleri, bazı ortak varsayımlara göre dini ele alır ve dolayısıyla din- ler çoğunlukla kendileri hakkında- ki varsayımlarımızla çelişen şeyler yaptıklarında habere dönüşürler. Dini liderlerin ahlaki başarısızlık hikâyeleri, dinin siyasetle iç içe geçmesi, dini çatışmalar ve şiddet hikâyeleri haber konusudur. Tabii ki medyada din gazete- cilikle sınırlı değildir. Sosyologların “örtük” din olarak tanımladığı ve özellikle dizi filmlerde, televizyon ve sinema filmlerinde ana tema ya da yan tema olarak resmedilen din konusu ve din adamları sık sık karşımıza çıkar. Din, eğlence ve popüler kültürde de giderek daha fazla yer almaktadır. Prime-time televizyonunda din veya manevi- yat temalı pek çok program vardır. Din ve medya etkileşimine dair en çarpıcı küresel örnekleri 11 Eylül saldırılarının çerçevelenmesinde görebiliriz. Saldırıların kısmen dine ve “medeniyetler çatışmasına” dayandığı şeklinde sunulup anlaşıl- maya devam edildiğini hatırlam- ak önemlidir. Medya, dünyadaki çoğu insan için 11 Eylül olaylarının deneyiminin birincil kaynağıydı. Bu olayların hem siyaset hem de din ile bağlantılı sunulması dikkat çe- kiciydi. Saldırıların dini temelleri ve sonuçları hakkında çok fazla haber ve yorum vardı. Medyanın Kritik Rolü Çağdaşyaşamdadinindeğişen doğası, 11 Eylül saldırılarından bu yana geçen yıllarda giderek daha fazla ilgi gördü. Tüm bu süreçte medyanın kritik rolü göz ardı edil- di. Medya dünyanın her yerinde her yerde bulunurken, fark edilmek yerine hafife alınma eğilimindedir oysa medya, dinler, dini eğilimler ve dini fikirler hakkında önemli bir bilgi kaynağıdır. Kitle iletişim araçlarının, toplumda önemli rol oynadıkları ve her geçen gün daha fazla sorumlu- luklarının olduğu bilinen bir gerçek. Medya sayesinde, toplumun in- ançları ve davranış biçimlerini değiştirmek ve şekillendirmek de mümkün. Bu nedenle medya, günümüzde önemli ve etkili bir araç durumunda. Fransız filozof Lou- is Athusser medyanın, bir devle- tin en etkili ve en önemli ideolojik araçlarından biri olduğunu belirtir. Athusser, kitle iletişim araçlarının en etkili ve en güçlü ideolojik aygıt old- uğunu söylerken, diğer taraftan aile, din ve eğitim gibi diğer kurumların da etkili ve güçlü ideolojik aygıtlar olduğunun altını çizer. Bu noktada Athusser’in altını çizdiği “din”in, ge- leneksel yaşamda olduğu gibi mod- ern yaşamda da önemli ve etkili bir rolü olduğunu yeniden belirtmekte fayda var. Değişim Projesinin İşlevi Wach, din ile topluluk ar- asındaki etkilesimin yakından ve sistematik bir sekilde incelenme- si halinde, bunun birinci derecede, dinin topluluk uzerindeki etkisi bici- minde var oldugunun gorulecegini belirtmektedir. Bireysel anlamda, insanların askın olanla bag kurma- larını saglama, dunya kurma, icinde yasanılan dunyayı tanıma ve bu dunyada insanın kendisini belirli bir yere yerlestirmesinin modeli olma gibi birtakım fonksiyonları ustlenen din, toplumsal duzeyde de bircok fonksiyon yerine getirmektedir. Her yeni din, az ya da cok degismis yeni bir toplum modeli sunar. Sunulan bu degisim projesi, toplumsal hayatın hatta bireysel davranısların yenid- en sekillenmesini gerektirmektedir. Bu da din-toplum iliskisinin ilkini gostermesi acısından onem tasır. Dinin en temel fonksiyon- larının basında, toplumlara belli bir ‘zihniyet kazandırma’ veya ‘yeni bir dunya kurma vizyonu’ saglaması gelmektedir. Hayata anlam kazandıran din, insanın dunya kurma girisiminde stratejik bir rol oynar. Din, evrenin tamamını in- san acısından manidar bir varlık olarak kavra- manın curetkar bir girisimidir. Her dinin, ozu ile ilgili hususlar dısında, hayatın hemen hemen butun meseleleri hakkında hukumlerle, tum ehemmiyetli dunyevi hadiselere karsı takınılan tavırların toplamından ibaret olan, oldukca ze- ngin bir fikri muhtevası vardır. Bu anlamda her din, belli bir ‘ruh’ ya da ‘zihniyet’i de beraberinde getirir. Kısaca din, hayatta karsılasılabilecek pek cok mesele ile ilgili tarzları, insanları ilgilendiren cesitli hususlar ve problemlere karsı bir takım tutum ve davranıslar ihtiva etmektedir. Gelenekselden moderne Diğer taraftan, medya ve iletişim teknolo- jilerinde yaşanan değişim ve gelişmeler, dün- yanın her noktasındaki insana ulaşma ve onlarla temasa geçme konusunda ciddi anlamda kolay- lıklar sağlıyor. Özellikle, kitle iletişim araçların- da yaşanan bu değişim/gelişim, aynı zamanda geleneksel dini anlayıştan modern dini anlayışa doğru bir gidişi de beraberinde getiriyor. İnsanların din anlayışı için televizyon programları çok önemli bir yere sahip. Hemen her toplumda insanların bilişsel yapılarına göre belirli TV programlarını izledikleri iddia edile- bilir. Bu programlar aynı zamanda insanların dini ve kültürel tercihlerini de yansıtmaktadır. Bireylerin, çocukluktan itibaren aldıkları örgün ve yaygın eğitimlerin din anlayışının oluşmasına ve kavrayışına çok önemli etkilerinin olduğu da söylenebilir. Sadece ekonomik değil, kültürel an- lamda da gittikçe “küreselleşen” bir dünyada yaşıyoruz. Medya ve din alanında, küreselleşme çağı ile bağlantılı birkaç önemli çıkarım yapabili- riz. Birincisi, artık “özel görüşme” yapmak müm- kün değil. Bir zamanlar ulusal, bölgesel, etnik ve dini toplulukları ve kurumları sınırlandırılmış varlıklar olarak düşünmenin mümkün olduğu yerlerde, bugün şeffaflık hâkimdir. İkincisi, küresel bağlamda, dini kurumlar medyanın ak- tarımları ve çerçevelerinin dışında kendi sem- bollerini veya kendi dillerini daha da az kontrol edebilmektedir. Her şey incelemeye açık old- uğunda ve medya bu mesajların doğasını her zaman çerçevelediğinde ve koşullandırdığında, dini seslerin belirli izleyicilerle konuşması nere- deyse imkânsızdır. Üçüncüsü, küreselleşme, din ve dinlerin giderek ulus-aşırı hale gelmesi an- lamına gelir. Dördüncüsü, medya piyasasının küresel bir bağlam olarak yükselişi, dini kurum- ların ve otoritelerin karşılaştığı zorluklara ek olarak, gayri resmi ve popüler din ifadelerinin de ulus-ötesi olarak ön plana çıkabileceği an- lamına gelir. Din ve medya ilişkisi Athusser’in de altını özellikle çizdiği dev- letin en etkili ideolojik aygıtlarından olan din ve kitle iletişim araçları (medya) ilişkisi, daha nasıl spesifikleştirilebilir? Bu noktada şu iki soruyu sormak ve tartışmak elzem görünmektedir: 1. Televizyonun insanların inançlarını şekillen- dirmede etkisi var mı? 2. Kitle iletişim araçları, dini açıdan insanları nasıl etkiler? Bazı araştırmalara göre medya, insanların kendi fikirlerini pekiştirmelerineve sağlamlaştır- malarına yardımcı oluyor. Televizyon gibi araçlar, ahlaki değerlerle dinsel bir inanış çerçevesinde karşıt tarzda yayın içerikleri oluşturabilir. Bu noktada, medyanın değişen bazı mesajlar da oluşturduğunu iddia edebiliriz. İnsanların din hakkındaki görüşleri dezenformasyona uğrar. Örneğin, medyada İslam imajından bahsetmek gerekse, neler söylenebilir? Batı medyasın- da hemen hemen tüm Müslümanlar, protesto eden, sakallı ve silahlı olarak anılmakta/tasvir edilmektedir. Bunun sonucu olarak, Batılılar Müslümanlar hakkında önyargılara sahip ol- makta ve hatta İslamofobi gibi korkuların şekil- lendiği de söylenebilir. Bu noktada, kitle iletişim araçlarının, öncelikle inancın bilişsel düzeyine etkilerde bulunduğu iddia edilebilir. Televizyon gibi tüm toplumlarda en et- kili kitle iletişim aracının, bu bilişsel düzeyi etkilemedeki rolü oldukça önemlidir. Dinsel içerikli programları ise, televizyon kanallarının bu yayın akışlarında önemli bir yere sahip. Tel- evizyon, sadece insanları eğlendirme ya da bilg- ilendirme işlevine sahip değildir, aynı zamanda çok daha büyük işlevleri de vardır. Televizyon bize bilmediğimiz başka dünyaları gösterir. Programlar, dünyayı bölümler halinde tasvir etmeye çalışır. İletişim bilimciler, tüm görsel ve dilbilimsel fikirlerimizi ve dünya hakkındaki bilgilerimizi kitle iletişim araçlarından aldığımızı iddia ederler. Dizi ve talk şov gibi yayınlar, dolaylı ve açık bir şekilde dinle ilgili sorunları ele alır Televizyon bize hangi davranış yapılarının duruma uygun olduğunu gösterir ve böylece belirli bir eğitim işlevini yerine getirir. Ortamın toplum ve değerleri üzerinde büyük bir güce sa- hip olduğu söylenebilir. Televizyonun dini işlev- leri çok daha geniş bir yelpazeyi kapsar. Günlük diziler, talk şovlar gibi yayın formatları, dolaylı ve açık bir şekilde dinle ilgili (günlük) sorunları ele alır. Televizyon, kurgusal ve kurgusal olmayan alandaki programlarla ilgilenilirse, din, örtük veya açık olarak, ilk bakışta göründüğünden

RkJQdWJsaXNoZXIy Mzc2MDc5