MEDYALAB - 4. SAYI

5 4 Me dy aL ab Şub a t 2 0 2 1 4 Me dy aL ab Şub a t 2 0 2 1 5 TüketimToplumuna Farklı Bakışlar Sürekli olarak tüketme arzusu ve amacıyla yaşamlarımızı sürdürmekteyiz. En son çıkan tele- fonu, bilgisayarı ya da ihtiyacımız olmadığı halde yeni bir kıyafeti al- mak için çabalamaktayız. Kullan- masak dahi sadece bir ürüne sahip olmak bile bizim için heyecanlı hale gelebilmekte. İnsanların ve toplum- ların sürekli tüketme arzusu ve talebi birçok psikolog, sosyolog ve iletişim bilimci tarafından uzun yıl- lardır incelenmekte olan bir konu. Bu makalede, öne çıkan çalışma- lardan bir derleme sunularak tüke- tim toplumu kavramı irdelenecektir. Post modern yaklaşımlarla beraber insanlar birçok alt kültüre bağlı ve birçok kimliği aynı anda yaşamaktadır. Şüphesiz çoklu kültür ve kimlik yaşanmasında iletişim araçları büyük önem taşımaktadır. Dünyanın öte ucunda ya da ta- mamen dijital olarak filizlenen bir kültürün içinde olmak artık ütopik değil yoğun olarak yaşanan bir ol- gudur. Tüm kültür ve kimlik tanım- lamalarının ve çatışmalarının ar- asında değişmeyen ortak durum ise özellikle kapitalist düzenlerde yaşayan ve neo-liberal politikaların hüküm sürdüğü her coğrafyada her birimizin tüketim toplumu içinde yaşadığıdır. Tomlinson (1999:183) tüke- tim toplumunu sürekli tüketmeye odaklanmış toplum olarak ele al- maktadır. Bu tanımlama oldukça geniş olmakla beraber insanlık tarihi ile şu iki soruyu sormamızı gerek- tirebilir; “Avcı toplayıcı dönem dahil tüm zamanlarda yaşamış toplamları bir tüketim toplumu olarak ele ala- bilir miyiz? Ya da “tüketim toplumu içinde yaşamak insan olmanın doğal bir getirisi midir? Bu iki sorunun cev- abını okura bırakmakla birlikte tüke- tim toplumu hakkındaki görüşlere geri dönmek yukarıdaki sorulara ce- vap için bir alt yapı sunabilir. Tüketim kültürü temelde he- donizm, mutluluk ya da mutluluğa ulaşma ile ilişkilendirilmektedir. Fransız İhtilali ve sonrasında gelen Sanayi Devrimiyle sık sık vurgul- anmaya başlayan eşitlikçi söylem, 19. yüzyıldan itibaren daha çok mutluluğa evrilmeye başlamıştır (Baudrillard, 2002). Özellikle 20. yüzyılda kitle iletişim araçlarıy- la beraber tekelleşmelerin ve işçi sömürülerinin artması eşitlik ka- vramının yavaş yavaş ortadan kalmasının tesadüfi bir nedeni olarak görülmemelidir. Nitekim insanları sanayi devrimiyle be- raber seri tüketimde fabrikalar- da çalışılmaya yönlendirilmesi ve tüketimin haz getireceği algısı, çalışma saatlerinde sömürülen işçi sınıfının çalışma saatleri dışında haz vaadiyle tekrar sömürülmes- ine neden olmuştur. Köyündeki belirsizlikten ve yoksulluktan sözde konfora yükselme vaadiyle şehirlere gelen ve rızaya dayalı bir sömürünün parçası olan işçilerin tekrar kendi rızalarıyla sömürülm- esi burjuva sınıfının sermayesine sermaye katmıştır. Farklı bir dey- işle, sömürülerek üretim çark- larında çalışan işçi sınıfı tüketim toplumu yaratılarak ürettiğini kendi parasıyla almaya ikna edilm- iş ve böylece kılını kıpırdatmadan birikimine birikim katan bir bur- juvanın yükselişi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu sömürüde kitle il- etişim araçları büyük bir etkiye sahiptir. 20. Yüzyılın başında yeni yeni yaygınlaşan sinema, radyo gibi araçlar vasıtasıyla yapılan reklamlarla insanlar tüketime yönlendirilmişlerdir. Zamanla or- taya çıkan tüketim toplumu hak- kındaki çalışmalar ise özellikle kitle iletişim araçlarının etkisinin ispatlandığı II. Dünya Savaşı ve Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Araştırma Görevlisi Tugay Sarıkaya T Ü K E T İ M T O P L U M U sonrasında yoğunluk kazanmıştır. Ancak tüketim toplumunu anla- mayabilmek ve kapitalizm önc- esinden farkını kavrayabilmek için daha eski çalışmalara değinmekte fayda var. Tüketim toplumu üzerine ilk çalışmalardan biri Amerikalı sosyolog Thorsten Veblen’e ait- tir. Veblen The Theory of Leisure Class (1973) çalışmasında vurgu- ladığı gösterişçi tüketim kuramı, tüketim üzerine ortaya konu- lan ve sıkça bahsedilen kuram- lardan biridir. Bu yaklaşıma göre, bireylerin çevresine statüsünü ve prestijini göstermek üzere yaptığı alışverişler gösterişli tüke- tim kuramı içerisinde değerlendi- rilmiştir. Veblen’in temel yak- laşımı tüketimin gösteriş amaçlı yapıldığıdır. Veblen’in 18 yüzyılın sonlarında ortaya koyduğu ve te- melde o dönemin Amerika’sından örnekler verdiği çalışması, tüketim toplumu çalışmaları içinde önem- li bir yer tutmaktadır. Ancak Ve- blen’in tüketime ilişkin çalışmaları haz ve mutluluktan ziyade daha çok sınıfsal bir ayrıma dayanmak- tadır. Yukarıdaki çalışmadan daha eski olarak, 17. yüzyılda özellikle Londra’da ve diğer Avrupa şehirl- erinde tüccarlardan oluşan sınıf- sal odaklı tüketim kültürünün izlerine de rastlanmaktadır. Tüke- tim ve lüks kültürünün o dö- nem yavaş yavaş hâkim olmaya başladığının göstergelerinden biri olarak Robert Cecil tarafından 1609 yılında açılan lüks alışveriş merkezi gösterilmektedir. Bunun yanında özellikle 1600’lerin ikinci yarısından itibaren lüks alışveriş binaları hem sosyalleşmek hem de alışveriş yapmak için önemli bir misyon üstlenmiştir. Baudril- lard (2002) tüketim toplumu isimli kitabında yukarıda değinilen so- syalleşme ve tüketme arasında- ki bağa özellikle vurgu yapmak- tadır. Onun için tüketme sosyal bir davranış olmakla beraber so- syal değerler sistemi anlamına da gelmektedir. Birçok sosyolog ben- zer şekilde tüketimi ekonomik bir olgu olarak değil sosyal bir olgu olarak değerlendirmektedir (Dal, 2017: 5 AKTARAN: Şahnagil, 2019: 719). Tüketim birçok farklı ka- vramla beraber ele alınmıştır. Yukarıda Veblen’den örnek verilen gösterişçi tüketimin yanı sıra kom- pulsif tüketim, hazcı tüketim ve sembolik tüketim gibi kavramlar da birçok makalede tartışılmıştır (Azizağaoğlu ve Altunışık, 2012; Hatipler, 2017) Günümüzdeki tartışmalar temelde hazcı tüketim toplumu üzerine yoğunlaşmaktadır ancak haz ile beraber sembolik tüketim üzerine de durulmaktadır. Storey (2000: 135) tüketim toplumlarının kapitalizm sonrası oluşmaya başladığını ifade etme- ktedir. Ona göre, kapitalizm önc- esi toplumlar tüketim toplumu olamazlar çünkü eski dönemlerde mallar ya takas için ya da hemen tüketilerek kullanılmak üzere üretilmişlerdir. Günümüzde tüke- tim kültürü dendiği zaman yukarı- da bahsedilen sınıfsallıktan ayrı sahte ihtiyaçlar ve haz bağlamında ele alınmaktadır. Benzer bir bakış açısına sahip Hirschman ve Hol- brook 1982 yılında hedonik tüke- tim kavramı üzerine yazmıştır ve tüketimin haz ile ilişkisini ortaya koymuştur. Daha sonraki yıllar- da Hirschman Gericiliğin Retoriği (1991) isimli kitabında tüketim kültürünün yarattığı sahte ihtiyaç düşüncesini şu sözlerle tanımlam- aktadır; “Kavramaya çalıştığım dün- ya, insanların bir şey istediklerini sandıkları ve onu elde etikten son- ra da endişe içine düşerek, aslında bunu sandıkları kadar veya hiç istemediklerini, ancak şimdi farkına vardıkları başka bir şeyin gerçekten istedikleri şey olduğunu düşündükleri bir dünyadır.” Raymond Williams (1976) tüketme kelimesini israf etmek, har- camak ve tahrip etmek anlamında kullanır ve bu tanımlamasıyla tüket- meye olumsuz bir anlam atfeder. Ancak günümüzün tüketim kültürü ile insanın manevi ihtiyaçları ar- asındaki ilişkiyi en iyi açıklayan- lardan birisi Ritzer olmuştur. Ritzer (2011) günümüzdeki tüketim meka- nları olan AVM’leri ve eğlence me- kanlarını birer tüketim katedraline benzetmektedir. Bu alanlarda tüke- tim kültürünün ritüellerini yerine getiren insanlar bir şekilde tüketim yaparak ibadetlerini yerine getirme- ktedirler. Ritzer günümüz alışveriş ve eğlence merkezlerinin adeta birer tapınak işlevi gördüğünü ve merke- zilik sağladığını ifade etmektedir. Farklı bir ifadeyle, tüketme bir ibadet gibi insanlara manevi haz sağlayan bir ritüel haline gelmiştir. Farklı bir yaklaşımla, Bauman (2006) tüke- tim toplumunu yaşam pratikleri içinde değerlendirmektedir. Ona göre tüketim toplumunu anlamamız için “insanların tüketmek için mi yaşadıkları yoksa yaşamak için mi tükettikleri” sorusuna cevap aran- malıdır. Bauman’a göre, en temel durum artık hiçbir isteğin ve edin- imin sonsuz olarak görülmeyeceği ve sürekli olarak tazeleneceği bir toplumdur. Kısaca istek ve tüketme taleplerimiz bir sonraki ürünü elde etme isteğine kadar sürecektir. Burada bu durumun artışındaki temel sebeplerden biri ise bu bit- mek tükenmek bilmeyen elde etme isteğine bağımlı bir piyasa ve kap- italist düzen yaratılmış olmasıdır. Tüketim toplumunda insanların sa- dece ürünleri belli hazlar için istem- esinden bahsedilemez. Durum sa- dece somutluk değil aynı zamanda soyutluk da içermektedir. Nitekim bireyler artık sadece tüketimi değil aynı zamanda tüketmeyi arzulamak ya da arzulamayı arzulamaktadır. Bu noktada, Baudrillard’ın (2002) “Tüketimi sadece maddi ilişkilerle açıklayamayız.” önermesinden bah- setmek oldukça yerinde olacaktır. Nitekim ona göre, tüketim sadece maddi değil simgesel bir düzlemde de ele alınmalıdır. Günümüzde iyi bir vatandaş özellikle görsel medya aracılığıyla yeni trendleri takip eden ve sürekli olarak kendini yaratmayı bilen in- sandır (Baudrillard, 2002). Ancak toplumların sürekli olarak tüketime yönelmesi gelenekler ve yerel kültür- tüketim toplumu ler üzerine olumsuz bir etki yarat- maktadır. Bununla beraber kimlik- siz, kişiliksiz bireyler ve toplumlar ortaya çıkmaktadır. Buradaki asıl yanılgı tüketim sayesinde insan- ların statü sahibi olarak çevresin- den ayrışan bireyler olacaklarını düşünmesidir. Ancak, sürekli olarak benzer trendlerin görünür olmasıyla benzer ürünler üzer- inde duran bireyler, farklılık ka- zanmaya çalışırken birbirine ben- zer hale gelmektedir. Burada asıl amaç statü ve farklılıklar yarat- maktan ziyade haz yanılgısı ya da illüzyonu yaratarak kapitalist sis- temin acımasızca sömürüsüne de- vam etmesidir. Yararlanılan Kaynaklar Azizağaoğlu, A., & Altunışık, R. (2012). Post- modernizm, sembolik tüketim ve marka. Tüketici ve Tüketim Araştır- maları Dergisi, 4(2), 33-50. Bauman, Z. (2006). KüreselleĢmeToplumsal Sonuçları,(Çev.) Abdullah Yılmaz, Ayrıntı Yayınları, 2. Baskı, İstanbul. Boudrillard (2002). Tüketim Toplumu, (Çev. Ferda Keskin, Nilgün Tutal). İstanbul: Ayrıntı Hatipler, M. (2017). Postmodernizm, tüke- tim, popüler kültür ve medya. Bilgi Sosyal Bilimler Dergisi, (1), 32-50. Hirschman, A. O. (1991). The rhetoric of re- action. Harvard University Press. Hirschman, E. C., & Holbrook, M. B. (1982). Hedonic consumption: emerging concepts, methods and propositions. Journal of marketing, 46(3), 92-101. Ritzer, G. (2011). Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek–Tüketim Araçlarının Devrimcileştirilmesi, (Çev. Şen Süer Kaya). İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Storey, J., & Karaşahin, K. (2000). Popüler kültür çalışmaları: kuramlar ve metotlar. Ba- bil Yayınları. Şahnagil, S. (2019) Postmodernizm Ve Kapi- talizm Sarmalında Tüketimin Yeni Boyutu:“Aylak Sınıf” Sendromu. Tomlinson, J. (1999). Kültürel Emperyalizm, Çev. Emrehan Zeybekoğlu, İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Williams, R. (1976). Developments in the so- ciology of culture. Sociology, 10(3), 497-506. Yayınları T Ü K E T İ M T O P L U M U

RkJQdWJsaXNoZXIy Mzc2MDc5