MEDYALAB - 4. SAYI

45 44 Me dy aL ab Şub a t 2 0 2 1 44 Me dy aL ab Şub a t 2 0 2 1 45 Sivilcesiz, pürüzsüz bir tene sahip olmak yüceltilmekte, insan- lara kusursuz cilt uğruna her yol mubah kılınmaktadır. Hatta bir ara gündemde olan ve cilde “cenin” hücresi enjekte etme yolu da pürüzsüz cilt için mubah kılınmıştır. Hâlbuki ne açıdan ele alınırsa alınsın tamamen savunmasız ve korunma- ya muhtaç bir canlının bir şekilde bir parçasının kullanılması, bunun için bir işleme maruz kalması kes- inlikle etik değildir. Rafları, reklam- ları, sosyal medyayı her gün yeni bir cilt bakım ürünü, siyah noktadan arındıran mucizevi formüller ve “in- anılmaz” bir şekilde cilde gençlik ve güzellik katan ürünler süslemekte- dir. Sadece kozmetik sektörü değil, tıbbın plastik cerrahi alanı da krem bile kullanmaya gerek kalınmayan, yaşlığın bir iple “asıldığı” “Fransız askısı” gibi binlerce yol sunmaktadır. Hepsinin tek amacı, güzel görünen bir cilde sahip olmaktır. Bütün bu ürünlerin, metotların tek amacı ise mağaralardan kurtulsa da mağara genlerinden kurtulamamış insan- ların “üremeye değer gençlik ve ge- netik sağlamlıkta” olduğu mesajını vermektir. Yüzyıllar boyunca insan- lar ölümsüzlüğün ve ölümsüz dere- cede güzelliği peşinde olmuştur. Bu “sonsuz” güzelliğin kalıpları her ne kadar değişse de aslında açtığı kapı aynı kapıdır, “sonsuz” derecede genleri sağlam bir şekilde aktarma isteği. Özetlenirse; canlıların hayat- ta iki amacı vardır; hayatta kalmak ve üremek. Üremek, canlının ken- di genlerinin en az bir nesil bo- yunca ölümsüz olması demektir. Homo sapiens, üst beyninin daha gelişmiş olmasıyla her ne kadar kendini canlıların efendisi olarak tanımlasa da aslında üst beyniyle sürüngen beyni arasında sıkışmış bir canlı türüdür, üst beyni sayesinde kendine kıyafetler dikip çok kat- lı mağaralar tasarlasa da bilinçdışı düzeyde, sürüngen beyninin verdiği emirlerle hareket etmektedir. Diğer canlılar için geçerli olan üremenin en iyi partnerle olması için çeşit- li tercih stratejileri aynı zamanda insan için de geçerlidir çünkü her ne kadar kendini öyle görmese de insan da bir hayvandır. Yani insan da doğadaki evrimsel sürecin bir parçasıdır, kendi yavrularına vahşi doğa şartlarında en iyi bakım vere- cek bir partner seçme konusunda genlerinin emirlerini uygular. İnsan- ların erkeği, kadın vücuduna olan beğenilerini dile getirirken her ne kadar cinsiyetçi ifadelerle süslese de aslında bilinçaltı düzeyinde “bu bel oyuntusu benim yavru- larımı taşımak, yavrularımı taşırk- en iş yaparsa iş esnasında sakat- lanmamak, benden birden çok yavru getirmek konusunda ideal” diye düşünmektedir. İnsan dişisi ise bu beğeniye göre kimi zaman korse giyer, kimi zaman fitness salonlarının kapısını aşındırır, kimi zaman tadı pek de çekilir olma- yan detoks sularını içer. Kadınlar, erkek vücuduna olan beğenilerini dile getirirken (tabii bu kadınların heteroseksüel olduğu varsayılar- ak bu yazı kaleme alınmıştır) her ne kadar bilinç düzeyinde “seksi” bulduklarını söyleseler de aslın- da bilinçaltı düzeyinde “bu erkek benim yavrularımın hayatta kal- ması için gerekli kaynağa sahip veya bu kaynağı elde edebilecek güce sahip, çocuğuma genlerini verirse çocuğun hayatta kalma becerisine sahip olur, bu erkekten doğacak çocuklarım babalarının himayesinde rahatlıkla korunabil- ir” güdülenmesine sahiptirler. Bu güdülenmelerin doğurduğu stan- dartlar, erkeklere bazen çene dol- gusu yaptırabilirken, bazen spor salonlarının kapılarını “protein ağırlıklı” beslenme metotlarıyla yaptırabilmektedir. Zaman ne ka- dar değişse de altta yatan sağlıklı üreme güdüsü değişmemektedir. Bu sağlıklı üreme güdüsünün koy- duğu standartlar farklılaşıyormuş gibi gözükse de özünde aslında aynı şeyler üzerine temellenen “farklı” şeylerdir. Her ne kadar seçtikleri yollar farklı olsa da te- mel aynıdır, temelde yatan bel açılar, dudak kıvrımları, estetik haz uyandıran nesnelerin temel özellikleri incelendiğinde aynı so- nuca varıldığı görülür. İster korse giysin, ister topuklu ayakkabı, isterse çene kemiğine dolgu yaptırsın, isterse de Fransız askısı gibi bin bir çeşit askı yöntemiyle yüzünü gerdir- sin. Kaynak ve kaynağın aldığı yol, vardığı sonuç aynıdır. Bu te- meller bağlamında güzellik post- truth değildir, ama yolun bazen çakıllı bazen de asfalt yol olması bağlamında post-truthtur. Üst beyninin gelişmesiyle her ne kadar “post-truth” gibi bir kavramı icat etse de aslında te- meldeki güdüsü değişmemiştir. İnsanoğlunun evrimi giderek biliş- post-truh sel süreçlere yönelik bir seçilime dönerken (örneğin doğru bilgiyi yanlış bilgiden ayırt etmek artık bir doğal seçilim mekanizması ola- bilir) sürüngen beyin alttan kendi doğrularını dayatmaya devam et- mektedir. Belki ütopik filmlerde gösterildiği gibi insanlar gitgide eş/ partner bularak üremeyi (bkz:Mr. Nobody) bırakacaklardır ama bu da dolaylı yoldan güzellik denen kavrama hizmet etmekte değil midir? Öylesine kusursuz, oranlı üremek isteyeceklerdir ki eş bular- ak üremeyle görülen hastalıkları, genetik deformasyonları gözleri bile görmek istememektedir! Biliş- sel evrimle arayışına çıkılan kus- ursuzluk da dolaylı yoldan üreme başarısına hizmet etmektedir, her ne kadar doğal üremeyi imha et de. İnsanoğlu evrimsel basamakları hızla tırmanırken hala eş bularak üremeye ve genlerini arttırmaya devam ettiğinden (belki eş bular- ak üremeyi bıraktıklarında da, kim bilir?) güzellik hem post-truthtur hem de değildir. Yararlanılan Kaynaklar Bakırcı, Ç. M. (2015). Erkeklerin Dişilerde Belli Vücut Şekillerini Seçme Ned- enlerinin Evrimsel Kökenleri. https://evrimagaci.org/erkeklerin-dis- ilerde-belli-vucut-sekillerini-secme-nedenler- inin-evrimsel-kokenleri-3482 [Erişim: 04.01.21]. Televizyon ve Gündelik Yaşam Eleştirisi, Ders notları, 2020. P O S T - T R U T H

RkJQdWJsaXNoZXIy Mzc2MDc5