MEDYALAB - 6. SAYI
Hiç Makedonya’ya Özlem Duyuyor musunuz? M: Çok özlem duyuyorum. Geldikten sonra iki kere daha gittim. Hep aynı eve gittim, doğup büyüdüğüm eve uzaktan baktım. Yürüdüğüm yerleri görmek için. Çok değişmiş çoktan görmediğim için değişik geldi. Burada en kötü köy, oranın kasabası gibi kalıyor. Gelişmemiş hiç. Çocuklukta yürüdüğüm, oynadığım yerleri hep özlüyorum. T: Karar verdim bir gün dedim sizi götüreceğim çocuklarıma görsünler nerde doğdum, nerede oturduk. M: Çocuklarım memleketi sevmediler dönmek istediler hemen. Orada Arnavutça ve Makedonca geçerli dil, bilmiyorlar. Türkçe konuşmamızı hiç sevmezlerdi Makedonya’da. T: Çocuklarımı aldık kabristana götürdüm babamın mezarına. Okuluma götürdüm. Oturduğum mahalleme götürdüm. Ben özlemiyorum Makedonya’yı her şey çok zordu. Sonradan Mı Türkçe Öğrendini z? Türkiye’de Okula Gittiniz Mi? T: Bizim her zaman ana dilimiz Türkçeydi. Ben ilk okulu Makedonca okudum. Orta Okulumu Arnavutça okudum bu yüzden üç dil biliyorum. Türkiye’ye gelince daha okumadım. Başladık sefer tasıyla iş aramaya burada. M: Ben de Türkçe biliyordum. HemTürkçe hem Arnavutça biliyordum. Burada hiç okumadım. Memlekette iki sene okudum o kadar. Muhacirlik var kimse bizi okula göndermedi burada. On iki kişi geldik, dokuzu çocuk yoksulluktan gidemedim okula burada. Artık geride dört kardeş kaldık. Ve geceleri. Bir de kız sevmeye başlamıştı Karşı apartmanda. Böyle olduğu halde Bu şehri bırakıp Başka şehre gitti. Şimdi kavak ağaçları görünüyor, Penceresinden, Kanal boyunca. Gündüzleri yağmur yağıyor; Ay doğuyor geceleri Ve pazar kuruluyor, karşı meydanda. Onunsa daima; Yol mu, para mı, mektup mu; Bir düşündüğü var. (Orhan Veli Kanık, Hicret şiiri) Neden Göç Ettiniz? Mahmudiye (M): Ben küçük geldim. Büyüklerimiz istedi yani orda çiftçilik yapıyordu babam, abilerim. Zor bir hayattı burada çok daha iyi bir hayat yaşadık. Tacettin (T): Bizim sülalemiz kalmadı bütün sülale geldi. Biz de onlara uyarak mecburi geldik. Zaten biz sonuncu geldik. Herkes geldi, biz kaldık. Evi satamıyorduk pahalıydı; ancak sattık; bir, iki sene sonra geldik. Türkiye’ye İlk Nasıl Geldiniz? Nereye Geldiniz Ve Neleri Geride Bıraktınız? T: Trenle Sirkeci’ye geldik. Oradan Fatih’e, oradan Beyoğlu ve Eyüp Sultan en son ise Nurtepe. Yalnız biz gelirken bir yanlışlık oldu. Biz çıkmamız gereken zamandan sonra çıktık. Yunanistan’da otogarda indirdiler bizi, bir gece istasyonda yattık. Vagonlar vardı kimisi vagonlarda yattı. Dayım, biz oraya inince memlekete gitti süreyi uzatmaya çok tanıdıkları vardı. Hafta sonuydu hemen hallettiler. Çıkışı uzatmışlar. Trende gördük onu bize el sallıyordu eziyetli oldu çok. Çok kalabalıktı o koridorlarda insanlar yatıyorlardı. Geride hiçbir şey bırakmadık. Evimiz paşa eviydi, tarihi ev. Kalkandelen’deydi evimiz paşa camisinin yanında 600-700 senelik bir camiydi. Bizim mesela sırayla hep bağ evleri paşaların. Bizim bölgemiz tarihi eserdi bir çivi çakamazdık. Ancak baraka gibi yapıp oturabilirdik. M: Biz de aynı Sirkeci’ye geldik. Ablamlar bizden önce gelmişti Eyüp Sultan’da ablam oturuyordu onlar karşıladılar bizi trenden aldılar bizi, onlarda kaldık on beş gün. Sonra babam Alibeyköy’de kiralık ev tuttu. 6 ay oturduk kirada. 6 ay sonra arsa alıp hemen ev yaptılar. Evimize geçtik. Memlekette evimiz, bahçemiz, tarlamız vardı. On dört dönüm bahçenin içindeydi evimiz. Ne ararsan dünyadan her meyve vardı. Hayvanlarımız vardı işte çiftçilik işi çok zor bir işti. Ben küçüktüm abilerim, babam karar verdiler Türkiye’ye geldik. Babamın teyzeleri vardı Türkiye’de Fatih’te, onlar işlemlerimizi yaptılar. Türk’sünüz Ancak Farklı Bir Kültürde Büyüdünüz. Bu Yüzden Türkiye’ye İlk Geldiğinizde Zorlandınız Mı? M: Yok, hiç zorlanmadık. Her şey aynı namazımız, dualarımız, bayramımız ve kandilimiz aynı. Hiç zorluk görmedik. Geldiğimiz yerde hep Makedon Türkleri vardı mahallede, gene aynı şekilde büyüdük T: Ben de hiç zorlanmadım ama burada iş bulmak çok zordu. İş kurmak çok zordu. Sizin İçin Azınlık Grupta Olmak Ne Anlam İfade Ediyor? M: Azınlık grupta olmak Muhacirlik benim için. O da göç etmek demek. Oradan oraya göç etmek. Yuvanı yurdunu bırakıyorsun çok zor. Geliyorsun ne evin var ne yurdun var hiçbir şeyin yok. Hele paran yoksa sokakta kalırsın. Babam buzdolabı getirdi. Elektrik süpürgesi getirdi. Babam onları sattı arsa aldı. Ev yaptılar. Evin çerçevesi, penceresi bile yoktu. Muhacirlık zor bir şey birkaç sene bunalıyorsun, yoluna girene kadar her şey. Kolay değil. Abilerim çok çalıştı, iş bulamıyorsun, iş kuramıyorsun. Bir bunalım geçirdik tabii. T: Aynı mülteciler gibi geldik ülkeye. Ben mesela evi sattım iki buzdolabı aldım o zamanlar Türkiye’de buzdolabı yok birini kiraya verdim, diğerini de sattım. Paraları iş bulana kadar idare ettik. Türkiye’ye Artık Evim Diyebiliyor Musunuz? M: Evet burası bizim evimiz. Ne köy isterim ne bir şey burası güzel Türkiye’yi evimiz bildik. T: Burası evimiz. Çok değerli evim vardı Makedonya’da ama istemem artık asıl evimiz burası. Burada Mı Tanışıp Evlendiniz? M: Ben hiç görmeden evlendim görücü usulü. Artık neyin nesi idi hiç görmedim. Tacettin ablasına gitti dediler camda bekledim ama göremedim. 23 yaşında evlendim o 29 yaşındaydı. Geç evlendik ikimiz de. Yokluktan evlenemedik. Muhacirlik zordu, eşim babasız gelmişti. Çok zordu yaşam. Evlilik çok sonraya kaldı. T: Babasız geldim. Benim için çok daha zordu o yüzden yaşamak. Aileme bakmam gerekirdi. Evlilik sonraya kaldı. 2 0 M E D Y A L A B N İ S A N 2 0 2 1 2 1 M E D Y A L A B N İ S A N 2 0 2 1 21 20 G Ö Ç E D E N L E R G Ö Ç E D E N L E R
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy Mzc2MDc5