MEDYALAB - 6. SAYI

29 Doç. Dr. Hasan Gürkan Gürkan popüler Hollywood yapımı olan filmleri incelemeye alarak Hollywood’un özellikle 1990’lı yılların ikinci yarısından bu yana anlatı tarzında bir değişim olup olmadığı üzerinde duruyor ve Hollywood’un bu süreçte olay örgüsü, sunduğu gerçeklik ve ideoloji gibi anlatı değerlerinde karşı sinemanın benimsediği anlatı kalıplarına yönelip yönelmediğini araştırıyor. Çalışma Hollywood’un karşı sinemaya yeni bir boyut kazandırdığını ifade etmekle birlikte, Avrupa sinemasından Micheal Haneke ve Wim Wenders gibi yönetmenlerin filmlerini de ele alıyor.  IGITAL MAGAZINE TITLE Çekimi çok uzun yıllar süren belgeselde, savaş, hü- zün, ölüm, yurt gibi ağır konuların bir arada olması izlerken bizleri zorlar. Tüm açıklığı ile sunulan film, ölüm, çocuk yaralanmaları, bomba görüntüleri, çöken binalar ile ger- çekliğini üst seviyeye çıkarır. ‘’Sürekli hareket eden ka- mera, koşturan insanlar ve savaş, ister istemez izleyiciyi filmin bir parçası haline getiriyor. Bu noktada film ama- cına ulaşıyor; izleyici ister istemez tüm bunlar olurken biz neredeydik? sorusunu soruyor’’ (Yalçınkaya). Devri- min gerçekleşeceğine hep inananlar 2016 yılına kadar dayanabilir; ama yiyecek ve barınma ola- naklarının kısıtlanması ve şehirde hasta- nelerin de bombalanması sağlık açısından komple çöküşe geçiriyor ki zaten Hamza ile ülkede toplam 32 doktor kalmıştır en son. Sürekli ölüm korkusu ile yaşamak, bomba seslerini duymak, bir mahalle öteye, düşen bombaların bir sonraki durağının senin evin olması duygusal açıdan açıklanamayacak kadar ağır travmalar yaratıyor. Belgeselde insanların psikolojisini yakından gözlemleyebiliyoruz. Kendi içlerinde bir espri anlayışı geliştirdikleri gibi kurdukları hastanede tedavi etmeye çalıştıkları insan- lara duydukları bağlılık hissedilebiliyor. Ölen yüzlerce insan ve çocuk, geride kalanların ver- dikleri tepkiler o kadar gerçek ki izleyici aynı dünyada yaşadığına hayret edebilir. Her gün yinelenen insan parçaları ve kan. Bu noktada belgesele şi- ddet pornografisi eleştirisi yapılabilir ama bir şeylerin farkı- na vardırmaya çalışan bir yapımın konu savaşken bu yöntemi kullanması şaşırtıcı değil. Dünyada yaşayan herkesin yüzleşmesi gereken bir konu olduğu açıkça belgese- lin yapısından anlaşılıyor. (Yalçınkaya). Filmin bir diğer can alıcı noktası ise diyalogları. Bu diyaloglar insanların yaşadıkları savaşı ve yoksulluğu dile getiriyor. Özellikle çocukların duygu yoğunluğunu üst se- viyede görebiliyoruz. Her gün arkadaşlarının aileleri ile göç etmeleri ya da ölmeleri çocuklarda oldukça travmatik durumlar doğuruyor. Büyüdüğünde ne olmak istiyorsun diye sorulan çocuğun ‘’Mimar olmak istiyorum. O zaman Halep’i baştan yapabilirim’’ demesi yaşadıkları dünyanın zorluklarını gözler önüne yeterince seriyor. For Sama, kadın savaş deneyimine hem samimi hem de destansı bir yolculuktur. Genç bir annenin kızına yazdığı aşk mektubu film, Waad al-Kateab’ın Suriye’nin Halep ken- tindeki beş yıllık ayaklanmanın ardından aşık olduğu, evlen- diği ve Sama’yı doğurduğu felaketle sonuçlanan yaşam öyküsünü anlatıyor. Waad, kızının hayatını korumak, şehirden ka- çıp kaçmamak için, çoktan fedakarlık ettiği özgürlük mücadelesini terk etmek anlamına gelirken, imkansız bir seçimle boğuşurken, ka- merası inanılmaz kayıp, kahkaha ve hayatta kalma hikayeleri yakalıyor. (Forsama.com) Kaynaklar https://www.forsamafilm.com/ https://www.pbs.org/wgbh/frontline/ article/for-sama-director-waad-al-ka- teab-this-film-is-the-only-weapon-i-have- -against-the-regime/ (“For Sama” Director Waad al-Kateab: ‘This film is the only wea- pon I have against the regime). Yalçınkaya S. Yüzleşme Zamanı: For Sama. http://www. perasinema.com/yuzlesme-zamani-for-sama/ F O R S A M A V İ T R İ N

RkJQdWJsaXNoZXIy Mzc2MDc5